-
1 meydan almak
приня́ть широ́кие разме́ры ( о нежелательном) -
2 meydan
1) пло́щадьTaksim meydanı — пло́щадь Такси́м
2) пло́щадь, по́ле, площа́дкаat meydanı — ипподро́м
atış meydanı — а) полиго́н, стре́льбище; б) се́ктор обстре́ла
hava meydanı — аэродро́м
savaş meydanı — по́ле бо́я
silâhbaşı meydanı — ме́сто сбо́ра по трево́ге
iniş meydanı — поса́дочная площа́дка
3) обозрева́емое простра́нствоmeydanda durmak — быть в по́ле зре́ния / на виду́
meydanda kimse yok — вокру́г никого́ нет
4) возмо́жность, удо́бный слу́чайmeydan bırakmamak — не дава́ть возмо́жности, не допуска́ть (чего-л.)
meydan bulmamak — не находи́ть возмо́жности
meydan vermemek — не допуска́ть, не позволя́ть
5) рел. ме́сто соверше́ния обря́дов в текке́ Мевлеви́••- meydana atılmak
- meydana atmak
- meydana çıkmak
- meydana dökmek
- meydana gelmek
- meydana getirmek
- meydana koymak
- meksatlarını meydana koymak
- meydan okumak
См. также в других словарях:
meydan almak — esk. gelişmek, yayılmak, geniş ölçüde olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydan — is., Ar. meydān 1) Alan, saha Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu. Ö. Seyfettin 2) Yarışma, eğlence veya karşılaşma yeri Şehir kapılarının önündeki meydanlarda davul zurna çalınıyor, cirit, bar oynanıyordu. A. H.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydan savaşı — is., ask. Bir savaşta, kesin sonuç almak için düşmana karşı bütün güçlerle yüklenilen ölüm kalım savaşı, meydan muharebesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
cephe — is., Ar. cebhe 1) Bir şeyin veya yapının ön tarafta bulunan bölümü Başını kaldırarak köşkün karanlık cephesine baktı. P. Safa 2) Belli bir düşünce, istek çevresinde sağlanan beraberlik 3) mec. Yan, yön, taraf Hakikatin binbir cephesi ve başka… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kızışmak — nsz 1) Yüksek bir dereceyi bulmak, çok ısınmak 2) Bitkiler, ıslaklık ve mikropların etkisi altında çürürken ısınmak Ot balyaları kızıştı. 3) Hayvan, eş isteme zamanı gelmek, kösnümek Aygır kızıştı. 4) mec. Zorlu, sert, kızışık bir durum almak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük